31 Aralık 2010 Cuma

Yılın son yazısı

Caro Diario,
Deniz sabahtan başlayan yılbaşı koşturmasında babaannelerden dönerken arabada uyuyakaldı, halen de içerde uyuyor. Bu gidişle akşamüstü uyanıp geceyarısını karşılayabilecek galiba! Yıllar önce benim için hiçbir anlamı kalmamış yılbaşı gecesinin küçük arkadaşımla bu kadar anlamlı olabileceğini kim tahmin ederdi...

Yılın ilk yazısı 2 Ocak'ta...benim için çok değerli bir günde...

Öperim,
1anda

(Yukardaki geyik - nam'ı diğer "giik" - Deniz beyin elinden çıkma ve bizim bu yılki kapı süsümüz. Yapımı için 1 anne ayağı, 2 Deniz eli, bir de çeşitli renklerde parmak boyası ve kuru boya gerekiyor. Biz parmak boya için Pritt'i tercih ediyoruz, hepsini denedik en kolay yıkananı ve sağlıklısı bu geldi.)

28 Aralık 2010 Salı

Yeni yıl ruhu, aile, arkadaşlar, hediyeler, planlar, vs vs vs



Caro Diario,
yılın son haftasındayız ve biz ailecek yeni yıla çok hazırız.

Bu hafta çok da harika başlamadı aslında. Pazar gününden beri 3 vefat haberi aldık, ikisi iş yaptığımız kişiler - gencecik insanlar - biri de "Zekiyem"in, yani Deniz'in sevgili Zekiye teyzesinin annesi. Çok üzüldük, hayatımızı etkiledi, esas etkilenen hayatları düşününce daha da yıprandık. Ne garip, onca kayıp yaşamış ama hep kalanlara şükreden bir insan olarak ben bile her kayıpta hayatı tekrar sorguluyorum, ama sonra da hayata bir başka sarılıyorum. Yılın son haftası da bunu tekrar düşünmeye sürükledi beni.

Biraz iç daraltıcı bir giriş oldu farkındayım, ama herşey de o kadar karanlık değil elbet.

Yılbaşına şunun şurasında 3 gün kaldı ve bu sene küçük arkadaşımın da hatrı sayılır katkısıyla biz yeni yıl ruhunu tüm gözeneklerimizde hissediyoruz!:) Bizim evde çam ağacı "minnacık"tır hep, "komanan" çam ağacı zevkimizi Tuzla'da dede evinde tatmin ediyoruz, ama evdeki çam ağacımızı da bu yıl Deniz'in elişleriyle süsledik ve harika oldu! (Fotoları akşam evden ekleyeceğim...) Evin her tarafı annebabaDeniz birlikte yaptığımız "yoel baba"lar, "giyik"ler, "kaadan adam"larla doldu! Öyle renkli, öyle biz bir ev oldu ki, 10 tane 5 metrelik süslü çam ağacı eder bence:)

Arkadaşlarımıza ve ailelerimize güzel hediyeler hazırladık hep birlikte. Alışverişe çıkıp birlikte aldığımız hediyelerin çoğuna paket kağıdı yapmak yerine Deniz'in eseri olan resimlerden yapıştırdık...tabii yanında bir de Deniz'in ağzından not ekledik. (Bu not mevzuu ayrı bir post konusu, bizim evde pek bi önemli konu!) Daha fazla tüyo vermeyeyim, okuyan arkadaşlara sürprizin tadını kaçırmayayım...ama umarız çok beğenirler.

Yılbaşı akşamı bizim evdeyiz. Deniz'in has arkadaşı Efe gelecek anne babasıyla. Efe henüz 9,5 aylık ama Deniz'in eline doğduğu için bizimki için pek bir değerli. Şimdilerde Efe'den de Deniz'e güzel tepkiler gelmeye başladı; umarım - hep hayal ettiğimiz gibi - bebeklikten bir arkadaşı olacak.

En kötü yılımız böyle olsun değil, bu olsun diyorum... yeni yılda bizi pek çok plan proje bekliyor, dilerim hepsini gerçekleştirme fırsatımız olsun.

Öperim,
1anda

24 Aralık 2010 Cuma

İti yaşındayım - itliğin doruğundayım!

Caro Diario,
şu 2 yaş sendromu denen hadiseyle ilgili yazmayan çizmeyen yok. Etrafımdaki tüm arkadaşlar çocuklarının 2 yaş civarında nassıl huy değiştirdiğini anlatıyor, psikolog pedagog isimleri havada uçuşuyordu. Ben de durup izliyordum. Acaba benim komik küçük arkadaşım ne zaman girecekti bu triplere, merakla bekliyordum.

Şimdi - Deniz'in deyimiyle - "iti yaşına" geldik sayılır.

Evde küçük bir adam var artık. İstediğini istemediğini güzelce belirten, başta bi fasıl herşeye "istemiyom ı-ıh" dese de, sırf şımarıklıktan reddediyorsa 5 dk sonra tekrar sunarsan ve seçenek gösterirsen, gıcıklıktan vazgeçip seni makul karşılayan, makul karşılamayıp vızıldadığında ya da sahte çığlığını bastığında "annecim gel bakiim kucağıma" deyip yumulduğum, öpüşüp koklaşıp barıştığımız küçük bir adam. Sendrom mendrom değil de, normal bir büyüme yolculuğu gibi geliyor bana. Yani bilemiyorum, bizler 2 yaşındayken bu "terrible two" kavramı yok muydu, ya da bizim baby boomer annebabalarımız bizi boom edip sonrasında saldım çayıra mevlam kayıra yöntemini mi tercih ediyorlardı...bi onlara sormak lazım. Tabii ki herşey toz pembe değil, bazen benim de 90küsur santimlik bir bıdığın itlikleri karşısında çıldırasım geliyor ama, öyle işte, çocuk bu deyip geçmeye çalışıyorum. (İtlik derken "çocuğuna ne biçim sıfat yakıştırmış" demeyin, o cingöz bakışları gören herkesin yorumu aynı!:)))

İşte böyle Diario'cum, benim 2 yaşından gördüklerim şimdilik bunlar. Daha tam 2 olmadık tabii, önümüzdeki günlerde bütüüün yukarda yazdıklarımı hop diye yiyebilirim de, ama hani anneler ürkmesin, herşey çok da korkanç olmayabilir diye bi yazayım dedim.

Öperim,
1anda

23 Aralık 2010 Perşembe

Bir anda anne oldum...ve herşey yerine oturdu.

Nisan 1974, Biranda 2 yaşına geliyorKasım 2010, Deniz 2 yaşına geliyor

3,5 yaşından beri günlük tutuyorum. Bu günlükleri bir gün herkesin görebileceği şekilde yazacağımı hiç düşünmemiştim...ama anne oldum ya, o da oldu işte!
"Caro Diario" diye başlardı küçükken günlüklerim:-) Yine öyle başlayalım bakalım. Günlük işinde eskiyim ama, bu blog işinde yeniyim, yüzüme gözüme bulaştırmam inşallah!

Caro Diario,
ne zamandır seni çok boşladım, biliyorum, kusura bakma. Güzel haberlerim var, anne oldum ben. Hayatım değişti. Hayatım yerine oturdu. Hayatım hayat oldu. Deniz dolu, mis kokulu bir ailem oldu.

Sen görmeyeli çok değiştim. Duruldum bir kere; 12 yıldır aynı işyerine gidip geliyorum mesela (maşallah diyelim tabii..hatta bundan sonraki herşeyin tepesinde bi nazarlık duruyor varsay)! Tamı tamına 6 yıl önce, bir kış Pazar'ında tanıştığım ve anında aşık olduğum adamla 4,5 yıl önce evlendim. 2 yıl önce de Deniz'im doğdu...hem de annesi gibi, 1 anda! İşte sana bu sanal ortamdan yazma kararım da Deniz'in 2. yaşgününe yaklaştığımız şu günlerde onun aramıza katılma macerasından hayat macerasına türlü konularda içimi açmak, içimi dökmek, son moda tabirle "paylaşımlarda bulunmak" için.

Selam eder, gözlerinden öperim.
1anda