7 Şubat 2011 Pazartesi

Damda bir Kemancı var!

En sevdiğim filmler sıralamasında kesinlikle ilk 5'te yer alır Norman Jewison'un Damdaki Kemancı' sı. İlk seyrettiğimde sanırım henüz 10 yaşında bile değildim ve en en en çok etkilendiğim filmlerden birisi oluvermişti. Zaten müzikal delisi olan ben, 3 saat süren bu macera boyunca Anatevka'nın bir sakini olmuş, onlarla çılgınlar gibi dansetmiş, gülmüş, eğlenmiş, hüzünlenmiş, ağlamıştım. Neredeyse 30 yıldır birkaç ayda bir Damdaki Kemancı krizim tutar, kimi zaman tamamını kimi zaman sahne sahne izlerim.

Bugün oğlum da ilk uzun metrajlı film deneyimini Damdaki Kemancı'yla yaşadı. Bir deneme yaptım, oldu:).

 

Deniz'in televizyona ilgisi kısıtlıdır aslında. Çok fazla takıntılı ebeveynler olmadığımız için öyle aman TV'den en az 5 metre uzak olsun, aman hiç TV seyretmesin gibi kurallarım olmadı, ama zaten evde pek televizyon açık olmadığından ve tv seyretmeden de pek güzel vakit geçirdiğimizden, Deniz'in düşkünlüğü de gelişmedi şimdilik. Arada sırada normal bir iki yaş mıncığı gibi Playhouse Disney seyreder, ama hemen sıkılır ve daha gerçek kanalları açmak ister. Yok yok, "bizde sadece belgesel izlenir" triplerinde değiliz, aksine pek doğabelgeselisever bir aile değilizdir, ama bir Eurosport olsun, bir NBA kanalı olsun, "futgol",basket, kayak, buz pateni, artık ne verse izlemeye bayılır.

İşte bugün - Damdaki Kemancı krizim de tuttuğundan olacak - bir deneme yapayım dedim. "Deniz'cim, gel seninle çok güzel bir film seyredelim. Adı Damdaki Kemancı. Bakalım beğenecek misin" diyerek dvd'yi eline verdim. Zamane çocuğu olmasından mütevellit DVD'yi player'a kendisi koydu (bu kısmı bir parça korkutuyor beni aslında!), sonra da geçti kanapeye beklemeye başladı.

Yukardaki ilk foto, giriş sahnelerinden sonra Isaac Stern'in muhteşem solosu eşliğinde açılış jeneriğini seyrederken. Kelimenin tek anlamıyla BÜYÜLENDİ Deniz!!! "Beğendiiim" diyerek de bana ilk sinyalini vermiş oldu.

Sonrasında 30 dakika - evet tam 30 dakika...2 yaş için inanılmaz bir konsantrasyon - neredeyse gözünü kırpmadan izledi diyebilirim. Topol'un "If I were a Rich Man"inden sonra çılgınca "Topol amca dansı" yapmaya başladı, "Matchmaker"da ablaları güzel buldu, bardaki dans sahnesinde ise gerçekten coştu! 30 dakikanın sonunda hem artık dikkati dağıldığından, hem de ben tadında ve de sınırında bırakayım dediğim için dvd'yi beraberce kapattık ve filmimize "baaay baaaaay" yaptık. Böylece Deniz, ilk müzikal film deneyimini yaşamış oldu.

İşte böyle Caro Diario, bugün oğlumla Damdaki Kemancı izledik biz. Belki bu ilk deneyimi büyüyünce hatırlamaz diye buraya yazmak istedim. Umarım daha nice benzer deneyimler yaşarız.

1anda


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder