26 Ekim 2011 Çarşamba

İMECE

Korkuyorum.

Onlar buz gibi soğukta, hayatlarını başka insanların onlar için yapacaklarına bağlamış olarak beklerken korktuğum için ise, utanıyorum.

Sadece birkaç torba eşyayı kolileyip gönderdiğimde duyduğum rahatlama ve haz hissini sorguluyorum.

Deniz sabah uyandığında biraz burnu akıyor diye hayıflandığım için de utanıyorum.

Ama birşeyler yapmak lazım. Ne demiş Aristo dedemiz? "Aynı şeyleri yaparak farklı sonuç elde etmeyi beklemek deliliktir".

Yıllarca eğitimlerde anlattık "etki alanı", "ilgi alanı" diye... O zaman odaklanalım.

Benim şu anda en rahat etkileyebileceğim kişi kim? Deniz.

Deniz'i nasıl etkileyebilirim? Onu bilinçli bir birey olarak yetiştirerek.

Bu konuda 4 açıdan bilinç yaratmak önemli diye düşündüm:

1) Bir doğa olayı olarak depremi anlatmak. Depremin yağmurdan, kardan, sisten çok da farklı olmadığını, ama göreceli daha ender rastlanan bir olay olduğunu öğretmek.

2) Deprem anında yapılacakları (en temel haliyle çök kapan tutun'u) anlatmak. Tabii bütün bunları korkutmadan, endişe yaratmadan yapmak.

3) Depremin herkesi aynı şekilde etkilemeyeceğini, dolayısıyla sağlam yapının önemini vurgulamak.

4) Depremden zarar görenlere yardım için toplum bilincini aşılamak.

Tüm bunları anlatabilmek için ben İMECE kavramından yararlandım.

İmece'yi çok daha küçükken anlatmıştık Deniz'e - ama farklı / neşeli bir sebeple. Hızlı hızlı hazırlanmamız gerekip de onun nazlandığı zamanlarda "haydi bakalım İmece yapıyoruz, hep birlikte Deniz'i giydiriyoruz" derdik... eğlene eğlene giyinirdi.

Dün akşam ise İMECE'nin gerçek anlamına odaklandık. Bu vesileyle de yukardaki 4 boyutun 3'üne değindik bir şekilde.

Öncelikle "sağlam ev"i konuştuk. "İyi mimarların, mühendislerin yaptığı evler" diye özetledik. Yükseklik alçaklık farketmez, tüm binalar doğru yapılırsa sağlam olabilir dedik. Lego'ya, Kapla'ya çok aşina olduğu için anladı galiba:).

Sonra depremi anlattık. Bu kısmı biraz daha zordu, çünkü "doğal bir olay, her an olabilir ama hiç olmayabilir de, olursa hiçbirşey de olmayabilir birşeyler de olabilir" konusunu daha bizler zor sindirmişken 2,5-3 yaşındaki bir çocuğa - hem de onun anlayacağı dille - anlatmaya çalışmak gerçekten efor istiyor.

Anlatırken en çok kullandığım cümleler "doğal bir olay, yağmur gibi kar gibi", "yerler sarsılabilir", "her yerde olabilir", "evimiz sağlamsa ve doğru yerde duruyorsak korkmaya gerek yok" oldu. Görsel olarak çok anlamadı belki ama, en azından konsept olarak kulak dolgunluğu oldu.

Deprem anında yapılacakları dün anlatmadım, ağır kaçacaktı. Onu ayrı bir derste işleyeceğim!:)

Ama sonra esas aktivite konumuza, İMECE'ye geçtik. İMECE şarkısı besteledik, onu söyleyerek eşyaları toparladık. O kadar coştu ki neredeyse tüm kitap ve oyuncakları veriyordu! (İlk duyduğumda temel ihtiyaçlar varken kitap-oyuncak göndermek biraz garip gelmişti ama, sonra düşününce birkaç gün sonra daha da gerekli olacağını düşündük, koyduk birşeyler koliye). Eşyaları tasnif ederken çok yardım etti Deniz, sonra hepsinin üstüne etiketleri de yazdık. Ama esas gerçekle, Kadıköy Belediyesi 'ne gittiğimizde karşılaştı. O ana kadar sadece bizim bu işi yaptığımızı zannederken, akın akın insanı elinde poşetlerle binaya girerken gördüğünde, ya da içerdeki hummalı çalışmayı kapıdan seyrettiğinde bir sürü soru sordu. Şu anda kafasında "ihtiyacı olanlara yardım etmek", "kıyafeti olmayanlara kıyafet göndermek", "oyuncaklarını paylaşmak" gibi pek çok kavram oluştu.

Bu yazıyı yazmakta çok tereddüt ettim. Amacım yaptığımız yardımı filan öne çıkarmak değil, hatta yaptığımızın çok çok cüz'i olduğunu düşünüyorum. Ama birkaç konuyu çocuklarla nasıl paylaşacağını düşünen büyüklere belki minik bir örnek olabilir diyerek yazdım gitti.

Bir de faydalı link: Bir Dolap Kitap 'a çok teşekkürler, pek çok bilgiyi derleyip bizimle paylaştıkları için.

1anda

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder